18 Ocak 2016 Pazartesi

Yol Üstü Mola: Malezya & Singapur

Gezi Tarihi: Ağustos 2015

Ağustos ayında (2015) Türkiye’den ayrılıp Yeni Zelanda’ya taşındım. 17000 km’lik bir yol olunca doğal olarak İstanbul’dan direkt uçuş yok. Ben de Malezya Havayolları ile Kuala Lumpur üzerinden aktarma yaparken daha önce görmediğim Malezya ve Singapur’da 1 haftalık bir mola verdim. Ev arama, iş arama derken geziden ancak 5 ay sonra bu yazıyı kaleme (klavyeye) alabiliyorum. Bundan sonra da Yeni Zelanda’nın muhtelif yerlerini, çevre Pasifik Adaları’nı ve Türkiye yolunda görülecek nice yeni ülkeleri sizlerle paylaşmayı umuyorum.
Gezimin ilk durağı Malezya idi. Kuala Lumpur’a (kısaca KL deniyor) iner inmez nemli sıcak bir hava yakanıza yapışıyor. Bazen nem ve kapalı hava o kadar boğucu olabiliyor ki yağmur yağsa da rahatlasak diye düşünüyor insan. Evet, yağıyor, hem de deli gibi yağıyor, ancak bunaltıcı havaya pek tesiri olmuyor. Hava sıcaklığı tüm sene gece 25, gündüz 32 derece civarlarında dolaşıyor. Değişen durum yağmur olup olmaması.
Havaalanından otele giderken taksi şoförüyle muhabbet ederek geldik. Eski bir İngiliz sömürgesi olması sebebiyle neredeyse herkes İngilizce konuşuyor. Şoföre adını sordum. “Çok zor, anlamazsın” dese de “sen söyle” dedim, malumunuz Müslüman isimler ekseriyetle birbirine benziyor. Adı İftiharşah’mış. Tek seferde anlayınca, anlamını bile söyleyince adamcağız şaşırdı kaldı, sevindi. Genelde diğer Asya ülkelerinde de olduğu gibi Türkleri seviyorlar. Din ortak noktasına (%62’si Müslüman) ve uzak noktalarda olduğumuz için henüz bir çıkar çatışması yaşanmamış olmasına bağlıyorum. Başka tanıdık isimler de var. Mesela “Faiz”. Sanıyorum bizim bildiğimiz anlamda değil ve güzel bir isim ki oldukça yaygın. Bir de kapılarda “Tarık” ismini görünce de heyecanlandım ama çekiniz demekmiş, konuyla pek ilgisi yokmuş. Malay dili de bir sessiz bir sesli modeli bir dil, az gayret edilse anlaşılacak gibi bir his yaratsa da yine hiç ilgisi alakası yok. Türkçemize fersah fersah uzak bir dil. (Örnek - Nasi lemak: Pilavlı tipik Malezya yemeği, Saya tidak faham: Anlamıyorum)
Konu dinden açılmışken, Malezya’da %20 oranında Çinli Budist, %10 Hristiyan, %6 Hindu da yaşıyor. Adım başı her dinin bir yapısına rastlamak mümkün. Bunca karışık bir yapıda olmasına rağmen hiçbir problem yaşamadıklarını söylüyorlar. Tüm dinlerin birbirine saygısı var. Örneğin KL yakınlarındaki Batu Mağaraları’na Hindular dev bir heykel dikmişler ve içine tapınaklarını inşa etmişler. “Biz %60’ız, sana ne oluyor, %6 ile utanmadan buraya nasıl tapınak yaparsın” diyen olmamış. Herkes kendi özelinde, çoğu zaman aynı sokakta yan yana ibadetini yapıyor. Bu hazımsızlık sorunu sanıyorum Ortadoğu’ya has bir problem. İnsanlar dünyanın çoğu yerinde birbirine oldukça anlayışlı. Hele ki Yeni Zelanda’da dinlere saygı konusu var ki onu başka bir yazıda dile getiririm artık. Bir ara “Malezya olmayalım” diye bir endişe vardı ya, şimdi bakıyorum da “keşke olsaymışız” demeden edemiyorum.
İlk gün olmazsa olmaz modunda Petronas Kuleleri ve Batu Mağaraları’na gittim. İkinci gün ise yağmur altında Kuş Parkı’na, sonra da İslam Sanatları Müzesi’ne gittim. Açıkçası bu kadar profesyonel ve kaliteli bir sergi beklemiyordum. 3 katlı müzede her dönemden, her ülkeden birçok İslami sanat eseri bulunuyor. İlginç kısımlardan birisi de dünyadaki önemli camilerin küçük bir minyatürünün bulunduğu alan. Selimiye Cami minyatürünün de bulunduğu bu bölümde çoğunlukla 14-15-16. yüzyıldan örnekler var. Muhtemelen sergilenmeye değer orijinal eser bulamamış olacaklar ki, günümüzden ise pek örnek yok. Modern camilerden yalnızca 2 örnek var. Enteresandır, biri gayrimüslim ABD’den (Dar al-Islam Mosque Abiquiu New Mexico), diğeri ise yabancı sermayenin egemen olduğu Dubai’den. Selimiye, Sultan Ahmet gibi camiler inşa edilirken dönemin insanları “peygamber efendimiz kerpiç yerde kılardı, bizde aynısı yapalım” demeyip dönemine göre yepyeni bir mimari bakış açısıyla kalem tarzı minareler oluşturmuşlar, bir Hristiyan eseri olan Ayasofya’dan esinlenip yepyeni, dönemine göre modern bir tarz yaratmışlar. Maalesef şu anda yeni bir tarz yaratmaktan uzağız, ancak eskisinin kötü bir kopyasını yapabiliyoruz. O dönemde İslam âlemi, yüzünü daha çok geleceğe dönmüşken, şu an her alanda daha çok geçmişe dönüyor. Sanıyorum İslami mimarinin de kopyadan öteye gidememesinin, yenilikçi eserlerin ancak gayrimüslimler tarafından yaratılmasının sebebi de bu. (Din ve futbol konusunda tartışmaya girmek istemem. Çünkü iyi niyetle de söylense, dediklerinizi beğenen olduğu gibi muhakkak beğenmeyen de olur, sonu uzlaşmaya varmayan uzun tartışmalar başlar. Bundan dolayı konuyu burada kesiyorum.)
Kuala Lumpur’un ardından koloniyel Melaka’yı ziyaret edip kara yoluyla Singapur’a geçtim. Singapur, Hong Kong benzeri son derece gelişmiş bir kent/ülke. Hong Kong gibi Singapur da modern ve zengin şehir nasıl olur sorusuna cevap olarak yaratılmış adeta. Şehir merkezinin yanı sıra yalnızca eğlence amaçlı atraksiyonların bulunduğu Sentosa Adası görülmeye değer. Malumunuz Singapur pahalılığıyla ünlü. Yeme içme Avrupa ayarında olsa da konaklama aşırı pahalı. Ben hostelde konaklayarak konuyu ucuz atlattım. Programınızı yaparken buna dikkat etmenizde fayda var.
Son olarak duvar resimleriyle ve yeme içme zenginliğiyle ünlü Penang’a uğrayıp yolculuğu tamamladım. Auckland uçağına binip yeni memleketim Yeni Zelanda’ya doğru yola çıktım.
Son dönemde gezgin arkadaşlarımın çoğu Güneydoğu Asya’da bulunuyorlar. Gerçekten ilgi çekici ve ucuz bir bölge. Ucuz uçak bileti bulursanız kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Not: Türkiye’den ayrıldığım ilk günde beni yalnız bırakmayan Löplöpçü arkadaşlarım Semih ve Özenç ile Aysu ve Barış, sizlere tekrar teşekkür ediyorum. Çok güzel bir yemekti.

Görülen Yerler:

Kuala Lumpur: Petronas Kuleleri (şehrin simgesi kuleler), Batu Mağaraları (Hindu tapınağı), Thean Hou Tapınağı (Budist tapınağı) , KL Kuş Parkı, İslam Sanatları Müzesi, Masjid Jamek (büyük cami), Chinatown (akşam pazarı, yeme içme), Jin Alor (yeme içme), Low Yat Plaza (elektronik AVM)
* Melaka: Hotel Puri, şehir meydanı ve çevresi, Pak Putra (restoran, tavsiyedir)
* Singapur: Merlion (şehrin simgesi aslan/balık heykeli), North Bridge Road, Geylang bölgesi, Paranakan Müzesi, Orchard Road (lüks cadde), Marina Bay Sands Hotel (en üst kat manzara ve kumarhane), Sentosa / Universal Studios (eğlence-çocuk), Sentosa / Siloso Kumsalı, Little India, Singapore Flyer (dönme dolap), Chinatown
* Penang – George Town: Protestan Mezarlığı, şehir merkezi, Kek Lok Si Tapınağı (Budist), Cheong Fatt Tze evi, duvar resimleri (Ernest Zacharevic), Pinang Peranakan evi, Khoo Kongsi evi, Clan Jetties (yeme içme, pazar)

FOTOĞRAFLAR
Cep ve tablet için: Fotoğraflar




























5 Kasım 2015 Perşembe

Gezmek isteyenlere...


Her gün yeni bir "yola çıkan Türk" haberini görüp mutlu oluyorum. Motorla Japonya'ya Singapur'a giden de var, kız başına...
Posted by Cüneyt Güven on 4 Kasım 2015 Çarşamba

23 Ekim 2014 Perşembe

Kars & Ahıska

Notlar:
  • Her ne kadar buz tutmuş Çıldır Gölü’nde at arabasıyla dolaşmak, buzda delik açıp balık avlamak kulağa hoş gelse de insani sıcaklıkta gezebilmek için Kars’a yaz aylarında gitmek daha makul olur.
  • Kars Valiliği’nin veya Serhat Kalkınma Ajansı’nın hazırladığı rehberleri inceleyebilirsiniz. 
  • Biz 4 gecelik bir gezi yaptık. Rotamız şöyleydi:
    • 1. Gün: (Kars Merkez)  Serka Turizm Keşif Rehberi kısa ve uzun olmak üzere iki rota sunuyor. Biz uzunu uyguladık. Tavsiye ederim.
    • 2. Gün: (Sarıkamış, Ani) Sarıkamış’da Katerina Köşkü, cer atölyesi, şehitlikler ve kayak merkezi görülebilir. Ani’ye giderken yoldan sapıp Oğuzlu, Yağkesen ve Kozluca köylerindeki eski Ermeni kiliseleri görmeye değer. Özellikle Yağkesen’deki Kızıl Kilise.
    • 3. Gün: (Çıldır, Ardahan, Damal, Posof) Çıldır Gölü kenarındaki balık bir İzmir’li olarak beni memnun etmedi ama göl manzarası harikaydı. Damal’daki Atatürk portresi 15 Haziran - 15 Temmuz arası 18.00 civarı beliriyor. Posof varılması zor, ancak doğası muhteşem bir kasaba.
    • 4. Gün: (Ahıska/Gürcistan) Türkgözü Sınır Kapısı oldukça tenha, rahatlıkla geçilebiliyor. Yakında Aktaş Sınır Kapısı da açılacak. Ahıska’nın merkezindeki Rabati Kalesi ve Sapara Manastırı görülmeye değer. Hinkali ve kaçapuri yeme şansı da cabası…
  • Kars’da peynir ve bal için Taşkın’ı tercih ettik. Tavsiye ederim.
  • Yemek önerileri: Kars Kaz Evi, Ocakbaşı, piti yemeği