Geçen
yıl kalçamı kırmam, ardından da bizim oğlanın doğumu derken nicedir uzaklara
gidemiyor olmanın yarattığı huzursuzluk almış başını gidiyordu ki buna son
vermek adına yollara koyulmaya karar verdim. Genelde az gelişmiş ülkeleri daha
ilginç bulur, seyahatlerimde bu ülkelere öncelik tanırım. Ancak bu sefer tercihimi,
yazın ılıman havası ve yemyeşil doğası ile gezmesine doyum olmayan Kuzey Avrupa’dan,
Norveç’ten yana kullandım.
İzmir’den
Oslo’ya Miles&Smiles millerimi kullanarak gittim. Oslo’dan Svalbard’a ise
Norwegian Air Shuttle adlı ucuz havayolu şirketini kullandım. Svalbard adı sanı
pek duyulmasa da oldukça büyük bir takımada... Yüzölçümü 61.000 km2 = Kıbrıs’ın
7 katı! En büyük adası Spitsbergen adını taşıyor. Tüm takımadada toplam 2500
kişi yaşıyor. Spitsbergen, 78. enlemde, yani kuzey kutup dairesiyle kutbun tam
ortasında yer alıyor. Hepi topu 1300 km daha ötesi kuzey kutbu... En büyük
yerleşim merkezi olan Longyearbyen’daki havaalanı dünyada tarifeli uçakla
gidilebilecek en kuzeydeki havalimanı olma özelliğini taşıyor. Güneş 19
Nisan’da doğuyor, 25 Ağustos’a kadar batmıyor. 27 Ekim’de battıktan sonra
15 Şubat’a kadar doğmuyor. 6 olmasa da 4 ay gece, 4 ay gündüz...
Bu
tip astronomik atraksiyonlar yeterince ilginç olsa da kutup ayısı sayısının (=3000)
insan sayısından fazla olması, balina, fok, ren geyiği gibi hayvanların
görülebilir ve hatta yenebilir olması da olayın tuzu biberi… Pyramiden adlı şu
anda terk edilmiş bir Rus yerleşkesine yaptığımız gemi yolculuğu sırasında tam
içeride uyukluyordum ki dışarıdan gelen çığlıklarla ayıldım, ya biri denize
düştü ya da çok enteresan bir şey görüldü diye düşünerek güverteye fırladım.
Bereket ikinci şıkmış, karşımızda devasa cüssesiyle bir balina defalarca
atlayarak yolculuğumuza renk kattı. Öğle yemeğinde de sağ olsunlar, daha önce gemi
personelinin kendi yakaladığı bir balinadan ikram ettiler. Balina eti gerçekten
inanılmaz lezzetli. Bildiğimiz kırmızı et görünümünde ve çok yumuşak. Lezzeti
dana etine benziyor, fakat derinden ciğeri andırıyor. Daha sonra denediğim ren
geyiğinin dana etinden bir farkını göremedim. Fok eti ise biraz farklıydı.
Rengi siyaha yakın, lezzeti ise daha çok ciğere benziyor denilebilir.
Kutup
ayılarına karşı genelde korkuyla karışık bir saygı gösteriliyor. Nitekim
İskandinav dillerinde “ayı” manasına gelen “Björn” tüm kuzey ülkelerinde olduğu
gibi Norveç’te de oldukça yaygın bir erkek ismi. (Ör: Tenisçi Björn Borg) İnsan
evladına ayı der mi, elbet diyebilir. Onlar bizim Aslan’ımıza karışmasınlar,
biz de onların Björn’üne, böylelikle anlaşmış olalım. Diğer ayı tipleri insanı
gördüğünde ürküp kaçarken kutup ayıları pek oralı olmuyormuş, bir de kazara açlarsa
direkt saldırıyorlarmış. BBC belgeselinde, korunaklı bir cam küredeki
kameramana aç kutup ayısının 45 dakika süren ısrarcı ve zekice saldırısını
izlemişsinizdir. Bu film de Svalbard’da çekilmiş. İzlemeyenler şuradan
buyursun:
Kasaba dışına silahsız kesinlikle çıkılmaması tavsiye ediliyor. En son 2011’de bir İngiliz delikanlı ayı saldırısında ölmüş, her ne kadar ayılar yazın fokların peşinden daha kuzeye gitseler de dikkat etmek gerekiyor.
Svalbard
konumu itibariyle birçok bilimsel araştırmaya da ev sahipliği yapıyor. Ama
bunların en önemlisi belki de Global Seed Vault (Global Tohum Mahzeni). Dünya
üzerindeki gıda özelliği olan tüm (evet tüm) bitki tohumlarından birer örnek
toplanmış ve daha önce kömür madeni olan bu mahzende korunuyor. Bu Nuh’un
Gemisi projesinde şu an toplam 770 bin çeşit tohum -18°C’de burada saklanıyor.
İnsanlık için önemli bir çalışma…
Svalbard’da
iki gün kalıp Ağustos ortasında kar tipi içinde donduktan sonra başkent Oslo’ya
döndüm. Beni 25°C’lik harika bir hava karşıladı.
Dünya
seyahatim sırasında, Fiji’nin Mana Adası’nda kaldığım barakayı iki Norveçli
genç ile paylaşırken onlara ülkelerinden memnun olup olmadıklarını sormuştum. Norveçlilerin
her ne kadar zengin olsalar da karanlık ve soğuk havanın etkisiyle alkolizm ve
depresyonun pençesinde inim inim inleyen mutsuz insanlar olduklarını düşünüp
onlar adına üzülürken çocuklardan biri beni ters köşeye yatırdı: “Norveç
mükemmel bir ülke, bir de şu Fiji’nin havası olsaydı o zaman dünyadaki cennet olurdu.”
İşte
bu sıcak havayla beraber çocuğun tasvir ettiği dünyadaki cennet modeli de
tamamlanmış oldu. Norveç gerçekten de bizim ancak hayalini kurabileceğimiz
düzeyde bir refah seviyesi oturtmuş. Ülkedeki her şey vatandaşların huzuru ve
mutluluğunu daim kılmak adına düzenlenmiş. Ulaşım, altyapı, devlet organları, her
şey… Norveç ile refah seviyesi konusunda sanıyorum ancak dili, dini, her
özelliğiyle benzediği kardeşi İsveç kapışabilir. İsveç’in 1986 yılında
öldürülen başbakanı Olof Palme’nin yürüyerek korumasız şekilde gittiği sinemadan
dönerken vurulduğunu duymuşsunuzdur. 1990’larda o zamanın Yeni Yüzyıl
gazetesinde bir fotoğraf görmüştüm. Ayağı kırık bir adam iki kızın arkasında
bankamatik kuyruğunda bekliyor. Oradan kazara geçen bir Japon turist bu kişinin
bir hafta önce bir tenis maçında sakatlanan İsveç başbakanı olduğunu fark edip
o fotoğrafı çekiyor. (Yine korumasız) Alttaki videoda çeşitli dans figürleri
sergileyen İsveç polisine ne demeli…
Oslo’ya gitmeden önce Adnan Menderes Havalimanı’nda beklerken televizyonda Norveç başbakanının seçim öncesinde halkı daha iyi anlayabilmek adına taksi şoförü rolüne girip vatandaşın şikâyetlerini dinlediği bir haber izledim. Sonrasında bunun düzmece olduğunu iddia edenler oldu ama yine de başbakanın bu mütevazılığine şaşmamak elde mi?
Ne kadar bizi andıran, ne kadar bizden örnekler, değil mi ?! Artık hangi ülkenin uygarlık yarışında daha önde olduğuna buyurun siz karar verin.
Norveç,
5 milyonluk toplam nüfusuyla harika bir sistem kurmuş kurmasına da bu sistem
sanıyorum biraz pahalıya mal olmuş, fiyatlar (özellikle gıda) pes dedirtecek
şekilde pahalı. Pahalı olduğu bilinen Avrupa ülkelerinde bile Norveç’in
pahalılığı meşhurmuş diyeyim siz anlayın. Birkaç örnek: Standart bir eli yüzü
düzgün restoranda çorba 40 TL, bir tabak yemek min 70 TL. Burger King’de Big
Mac Menu 27 TL. Ama en çok koyanı: 50 cl su: 10 TL! Adım başı şelale, göle denk
gelinen bu sulak ülkede bu fiyat neyin nesidir çözemedim, boş şişemi bulduğum
musluktan doldurmak suretiyle olayı sessizce protesto ettim. Otelleri, uçak
biletlerini önceden ayarlamak suretiyle uygun fiyat yakalamak mümkün ama gıda
konusunda tedarikli gelinmesini öneririm.
Oslo,
rehber kitaplar ve internetteki kaynaklar tarafından çok fazla beğenilmiyor/önerilmiyor.
Bu bölgeye gideceklere daha çok Bergen, Stockholm ve Göteborg önerilse de ben
Oslo’yu sevdim. Birçok ilginç müzeye sahiplik eden Bygdøy’u ile, renkli cafe ve
barları ile, kayakla atlama heyecanını yaşatan Holmenkollen’i ve birbirinden güzel
heykele ev sahipliği yapan Frogner Park’ı ile, en önemlisi yemyeşil doğasıyla
Oslo çok güzel bir kent… Bu adamlar bildiğiniz ormanda yaşıyor! Bu medeniyet
sevmez, istemezükçü zihniyet şehri yemyeşil bırakmış, maalesef adım başı parka
yeşilliğe rastlanıyor! Özellikle şehrin tam merkezinde, 300-400 m açıkta
bulunan Hovedoya adasını görmenizi isterdim. Yemyeşil bir ormanla örtülü bu
adada en fazla 4-5 bina bulunuyor. İstemezükçü, çağdışı zihniyet maalesef
burada da AVM ve yol yapılmasına mani olmuş ve Norveç’in müreffeh bir seviyeye
ulaşmasını engellemişler!
Oslo’nun
merkezinde bile şelale olur da Norveç’in kırsalı güzel olmaz mı? Oslo-Bergen
tren yolu dünyanın en güzel manzaralı yolculuklarından biri olarak anılıyor.
Ben günübirlik Norway in Nutshell denilen turu gerçekleştirdim. Harika
manzaralı bir tren yolculuğundan sonra Norveç fyordlerinin en güzellerinden Nærøyfjord’de
3 saatlik bir gemi yolculuğu yaptım. Ancak, fyordlerin hakkını vermek için bir
cruise seyahati yapmanın daha yerinde olacağını söyleyebilirim.
İstanbul’daki
konseri kaçırdığıma üzülürken hoş bir rastlantıyla Roger Waters’ın Oslo
konserine denk gelip konsere orada katılmam ve Almanya’da yaşayan arkadaşım
Özkan ile yine hoş bir rastlantıyla Oslo’da buluşmamız da kendi adıma bu turun güzel
sürprizleri oldu.
5 yorum:
Merhaba,
Soğuk bir Ankara sabahında içimi ısıtan, güzel bir paylaşım olmuş.
Ülkeleri tanımak sanırım yerel kültürlerine ne kadar yaklaştığınızla orantılı.
Değerli paylaşımlarınız için kendi adıma teşekkür ederim.
Engin
Çok güzel bir anlatım. İnanılmaz yardımcı oldu. Teşekkürler
Kisisel is baslatmak için bir kredi gerekiyor ?.
faturanizi ödemek için bir kredi gerekiyor mu?
Simdi kredi.teklif@gmail.com bize hemen kredi transferi ile devam etkinlestirmek için: Eger ilgileniyorsaniz lütfen bu e-postayi basvurun. Ayrica bu e-postaya burada bize ulasabilirsiniz: (finance_institute2015@outlook.com) Eger ilgileniyorsaniz dolgu ve bu bilgileri dönerseniz biz,% 2 faizle kredi veriyor.
Krediyi% 3'lük düşük faiz oranı ile sunuyoruz. Faturaları ödemek ve yeni bir iş kurmak veya projelerini% 3'lük daha düşük bir faiz oranında yeniden finanse etmek için hızlı ve kullanışlı bir kredi için başvurun, Düşük kredi puanınız var ve yerel krediden Bankalar ve diğer finansal kurumlar? Örgütümüzden kredi almanın şansı. Bireylere aşağıdaki amaçlarla krediler sunuyoruz ve çok daha fazlası. Kişisel Krediler, İş Geliştirme, İşe Başlama, Eğitim, Borç Konsolidasyon, Zor Para Kredileri. Bugün e-posta ile bize ulaşın: homekredit@hotmail.com
Yorum Gönder