Gezi Tarihi: Ağustos 2015
Ağustos ayında (2015) Türkiye’den ayrılıp Yeni Zelanda’ya taşındım. 17000 km’lik bir yol olunca doğal olarak İstanbul’dan direkt uçuş yok. Ben de Malezya Havayolları ile Kuala Lumpur üzerinden aktarma yaparken daha önce görmediğim Malezya ve Singapur’da 1 haftalık bir mola verdim. Ev arama, iş arama derken geziden ancak 5 ay sonra bu yazıyı kaleme (klavyeye) alabiliyorum. Bundan sonra da Yeni Zelanda’nın muhtelif yerlerini, çevre Pasifik Adaları’nı ve Türkiye yolunda görülecek nice yeni ülkeleri sizlerle paylaşmayı umuyorum.
Ağustos ayında (2015) Türkiye’den ayrılıp Yeni Zelanda’ya taşındım. 17000 km’lik bir yol olunca doğal olarak İstanbul’dan direkt uçuş yok. Ben de Malezya Havayolları ile Kuala Lumpur üzerinden aktarma yaparken daha önce görmediğim Malezya ve Singapur’da 1 haftalık bir mola verdim. Ev arama, iş arama derken geziden ancak 5 ay sonra bu yazıyı kaleme (klavyeye) alabiliyorum. Bundan sonra da Yeni Zelanda’nın muhtelif yerlerini, çevre Pasifik Adaları’nı ve Türkiye yolunda görülecek nice yeni ülkeleri sizlerle paylaşmayı umuyorum.
Gezimin ilk durağı Malezya idi. Kuala Lumpur’a (kısaca KL deniyor) iner
inmez nemli sıcak bir hava yakanıza yapışıyor. Bazen nem ve kapalı hava o kadar
boğucu olabiliyor ki yağmur yağsa da rahatlasak diye düşünüyor insan. Evet,
yağıyor, hem de deli gibi yağıyor, ancak bunaltıcı havaya pek tesiri olmuyor.
Hava sıcaklığı tüm sene gece 25, gündüz 32 derece civarlarında dolaşıyor.
Değişen durum yağmur olup olmaması.
Havaalanından otele giderken taksi şoförüyle muhabbet ederek geldik. Eski
bir İngiliz sömürgesi olması sebebiyle neredeyse herkes İngilizce konuşuyor. Şoföre
adını sordum. “Çok zor, anlamazsın” dese de “sen söyle” dedim, malumunuz Müslüman
isimler ekseriyetle birbirine benziyor. Adı İftiharşah’mış. Tek seferde
anlayınca, anlamını bile söyleyince adamcağız şaşırdı kaldı, sevindi. Genelde
diğer Asya ülkelerinde de olduğu gibi Türkleri seviyorlar. Din ortak noktasına
(%62’si Müslüman) ve uzak noktalarda olduğumuz için henüz bir çıkar çatışması
yaşanmamış olmasına bağlıyorum. Başka tanıdık isimler de var. Mesela “Faiz”.
Sanıyorum bizim bildiğimiz anlamda değil ve güzel bir isim ki oldukça yaygın.
Bir de kapılarda “Tarık” ismini görünce de heyecanlandım ama çekiniz demekmiş,
konuyla pek ilgisi yokmuş. Malay dili de bir sessiz bir sesli modeli bir dil,
az gayret edilse anlaşılacak gibi bir his yaratsa da yine hiç ilgisi alakası
yok. Türkçemize fersah fersah uzak bir dil. (Örnek - Nasi lemak: Pilavlı tipik
Malezya yemeği, Saya tidak faham: Anlamıyorum)
Konu dinden açılmışken, Malezya’da %20 oranında Çinli Budist, %10 Hristiyan,
%6 Hindu da yaşıyor. Adım başı her dinin bir yapısına rastlamak mümkün. Bunca
karışık bir yapıda olmasına rağmen hiçbir problem yaşamadıklarını söylüyorlar.
Tüm dinlerin birbirine saygısı var. Örneğin KL yakınlarındaki Batu Mağaraları’na
Hindular dev bir heykel dikmişler ve içine tapınaklarını inşa etmişler. “Biz
%60’ız, sana ne oluyor, %6 ile utanmadan buraya nasıl tapınak yaparsın” diyen olmamış. Herkes kendi özelinde, çoğu zaman aynı sokakta yan yana
ibadetini yapıyor. Bu hazımsızlık sorunu sanıyorum Ortadoğu’ya has bir problem.
İnsanlar dünyanın çoğu yerinde birbirine oldukça anlayışlı. Hele ki Yeni
Zelanda’da dinlere saygı konusu var ki onu başka bir yazıda dile getiririm
artık. Bir ara “Malezya olmayalım” diye bir endişe vardı ya, şimdi bakıyorum da
“keşke olsaymışız” demeden edemiyorum.
İlk gün olmazsa olmaz modunda Petronas Kuleleri ve Batu Mağaraları’na
gittim. İkinci gün ise yağmur altında Kuş Parkı’na, sonra da İslam Sanatları
Müzesi’ne gittim. Açıkçası bu kadar profesyonel ve kaliteli bir sergi
beklemiyordum. 3 katlı müzede her dönemden, her ülkeden birçok İslami sanat
eseri bulunuyor. İlginç kısımlardan birisi de dünyadaki önemli camilerin küçük
bir minyatürünün bulunduğu alan. Selimiye Cami minyatürünün de bulunduğu bu
bölümde çoğunlukla 14-15-16. yüzyıldan örnekler var. Muhtemelen sergilenmeye
değer orijinal eser bulamamış olacaklar ki, günümüzden ise pek örnek yok.
Modern camilerden yalnızca 2 örnek var. Enteresandır, biri gayrimüslim ABD’den (Dar
al-Islam Mosque Abiquiu New Mexico), diğeri ise yabancı sermayenin egemen
olduğu Dubai’den. Selimiye, Sultan Ahmet gibi camiler inşa edilirken dönemin
insanları “peygamber efendimiz kerpiç yerde kılardı, bizde aynısı yapalım”
demeyip dönemine göre yepyeni bir mimari bakış açısıyla kalem tarzı minareler oluşturmuşlar,
bir Hristiyan eseri olan Ayasofya’dan esinlenip yepyeni, dönemine göre modern
bir tarz yaratmışlar. Maalesef şu anda yeni bir tarz yaratmaktan uzağız, ancak
eskisinin kötü bir kopyasını yapabiliyoruz. O dönemde İslam âlemi, yüzünü daha
çok geleceğe dönmüşken, şu an her alanda daha çok geçmişe dönüyor. Sanıyorum
İslami mimarinin de kopyadan öteye gidememesinin, yenilikçi eserlerin ancak
gayrimüslimler tarafından yaratılmasının sebebi de bu. (Din ve futbol konusunda
tartışmaya girmek istemem. Çünkü iyi niyetle de söylense, dediklerinizi beğenen
olduğu gibi muhakkak beğenmeyen de olur, sonu uzlaşmaya varmayan uzun
tartışmalar başlar. Bundan dolayı konuyu burada kesiyorum.)
Kuala Lumpur’un ardından koloniyel Melaka’yı ziyaret edip kara yoluyla
Singapur’a geçtim. Singapur, Hong Kong benzeri son derece gelişmiş bir
kent/ülke. Hong Kong gibi Singapur da modern ve zengin şehir nasıl olur
sorusuna cevap olarak yaratılmış adeta. Şehir merkezinin yanı sıra yalnızca
eğlence amaçlı atraksiyonların bulunduğu Sentosa Adası görülmeye değer.
Malumunuz Singapur pahalılığıyla ünlü. Yeme içme Avrupa ayarında olsa da
konaklama aşırı pahalı. Ben hostelde konaklayarak konuyu ucuz atlattım.
Programınızı yaparken buna dikkat etmenizde fayda var.
Son olarak duvar resimleriyle ve yeme içme zenginliğiyle ünlü Penang’a
uğrayıp yolculuğu tamamladım. Auckland uçağına binip yeni memleketim Yeni
Zelanda’ya doğru yola çıktım.
Son dönemde gezgin arkadaşlarımın çoğu Güneydoğu Asya’da bulunuyorlar.
Gerçekten ilgi çekici ve ucuz bir bölge. Ucuz uçak bileti bulursanız
kaçırmamanızı tavsiye ederim.
Not: Türkiye’den ayrıldığım ilk günde beni yalnız bırakmayan Löplöpçü
arkadaşlarım Semih ve Özenç ile Aysu ve Barış, sizlere tekrar teşekkür
ediyorum. Çok güzel bir yemekti.
Görülen Yerler:
* Kuala Lumpur: Petronas Kuleleri (şehrin simgesi kuleler), Batu Mağaraları (Hindu tapınağı), Thean Hou Tapınağı (Budist tapınağı) , KL Kuş Parkı, İslam Sanatları Müzesi, Masjid Jamek (büyük cami), Chinatown (akşam pazarı, yeme içme), Jin Alor (yeme içme), Low Yat Plaza (elektronik AVM)
* Kuala Lumpur: Petronas Kuleleri (şehrin simgesi kuleler), Batu Mağaraları (Hindu tapınağı), Thean Hou Tapınağı (Budist tapınağı) , KL Kuş Parkı, İslam Sanatları Müzesi, Masjid Jamek (büyük cami), Chinatown (akşam pazarı, yeme içme), Jin Alor (yeme içme), Low Yat Plaza (elektronik AVM)
* Melaka: Hotel Puri, şehir meydanı ve çevresi, Pak Putra (restoran,
tavsiyedir)
* Singapur: Merlion (şehrin simgesi aslan/balık heykeli), North Bridge Road,
Geylang bölgesi, Paranakan Müzesi, Orchard Road (lüks cadde), Marina Bay Sands
Hotel (en üst kat manzara ve kumarhane), Sentosa / Universal Studios (eğlence-çocuk),
Sentosa / Siloso Kumsalı, Little India, Singapore Flyer (dönme dolap),
Chinatown
FOTOĞRAFLAR
Cep ve tablet için: Fotoğraflar